Connect with us

GÖRÜŞ/RÖPORTAJ

ARZ-I HALİMİZ

Published

on

Cengiz Hartavioğlu

Yeni korona tedbirleri Sayın Cumhurbaşkanımızın tensip ve tefhimleriyle geçen hafta efkar-ı umumiye açıklandı. Zira “Sayın Cumhurbaşkanımızın” tensipleri olmadan ülkede artık kuşlar kanat çırpmıyor. “Sayın Cumhurbaşkanımızın tensipleriyle Urfa semalarından Ankara semalarına…” gibi. Ülkede bir makama, bu herhangi bir makam olabilir, atanan “Sayın Cumhurbaşkanımızın tensipleriyle…” bir yere gidecek veya giden olursa yine “zatı devletlerinin talimatıyla…” Hasılı kelam;  bir mevzuya dair bir açıklama dermeyan eden her kim varsa bakanı, başkanı, genel müdürü, müdürü, vs. söze başlarken “Sayın Cumhurbaşkanımızın tensipleriyle…” cümlesiyle konuşmaya başlıyor. Teolojik anlamda konuşmaya başlayacak olan hatip nasıl ki “besmele “ ile söze başlıyorsa siyasi alanın başlangıç cümlesi de bu cümle olmuş durumda. Aslında bu cümlenin sarfedilmesinin, serdedilmesinin gayesi Zat-ı Devletlerinin gözünde tebarüz etmek ve orada kalmaktır. Her ne kadar sıradan bir insan olarak benim böyle bir amacım, maksadım olmasa da ben de bu cümle ile yazıya başladım. Ne var yani!

            Neyse, yazının asıl maksadına geleyim. Şanlıurfa Barosu yönetim kurulu nihayet genel kurul kararı aldı. Şair Sabit’e ait, rahmetli Urfalı gazelhan Kazancı Bedih’in gazelini çok güzel icra ettiği bir beyit vardır;

“Sunar bir câm-ı memlû bin tehî peymâneden sonra Felek ehl-i dili dil-şâd eder ammâ neden sonra”

[Felek bin boş kadehten sonra bir gün dolusunu da sunar ve seni bahtiyar kılar ammâ neden sonra]

Genel kurul kararı alındığını öğrendiğim zaman aklıma Sabit’in bu mısraları geldi. Gönül isterdi ki, olması gereken de buydu, Mart başına kadar genelge ile haksız ve hukuksuz olarak ertelenen baro seçimlerinin martın ilk haftasında seçimlerin yapılması için hazırlıklar yapılması ve şubat ayının başlarında bu kararın alınmasıydı. Böylelikle mart ayının ilk haftasında şimdi seçimler yapılmış olurdu. Genelgenin tasarrufuna ve yürürlüğüne karşı çıkan yönetim kuruluna da bu yakışırdı. Bu kısmı fazla uzatıp zülfü yâre dokunmak ve düşman kazanmak niyetinde değilim, Hem bir arkadaşımız  şimdi çıkar twitterde “kendince” bana gönderme yapar, sonra Hafazanallah altından kalkamam!!! Neme lazım.

Açıklanan yeni tedbirlere göre meslek odaları ve benzer kuruluşlar katılımı 300 kişiyi geçmeyecek şekilde genel kurullarını yapabilecekler. Lütfetmişler efendim! İktidar partisi “lebaleb” dolu salonlarda kongrelerini yaparken ve salonun “lebaleb” doluluk oranını iftihara medar yaparken, barolara ise katılımı 300 kişiyi geçmemek kaydı şartıyla kongrelerini yapma izni verildi. Minnettar kaldık! Yeni başlayanlar için lebalebin düz anlamı dudak dudağa anlamındadır. TDK’ya göre anlamı ise “tıklım tıklım, ağzına kadar dolu” anlamını taşır.

Barolar; kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarıdır. Anayasanın 135. Maddesinin 1. Fıkrasında Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının yapısı, işleyişi, amacı tanımlanmış belirtilmiştir. Meslek mensuplarının mesleği icra ederken birbirlerine karşı yükümlülüklerini ve aynı zamanda muhatabı olan halk ile ilişkilerindeki ölçüyü de belirlemiştir. Ancak barolar, üyelerinin faaliyet alanından dolayı, diğer kamu kurumu niteliğindeki kuruluşlarından farklılık arzeder ki, bu farklılık Avukatlık Kanunun 76. Maddesinin 1. Fıkrasının metninde açıkça anlaşılmaktadır.

Avukatlık Kanunu 76/1 “Barolar; avukatlık mesleğini geliştirmek, meslek mensuplarının birbirleri ve iş sahipleri ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni sağlamak; meslek düzenini, ahlakını, saygınlığını, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak, avukatların ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tüm çalışmaları yürüten, tüzel kişiliği bulunan, çalışmalarını demokratik ilkelere göre sürdüren kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır”

Kanun maddesi barolara müzahir olma görevi yüklemiştir. Diğer kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarından farklı olarak baroların 2 defa müzaheret görevi vardır. Birincisi mesleğin onuruna, ahlakına, güvenirliğine kısacası avukatlık mesleğinin kimliğine müzaheret etme görevi vardır. İkicisi ise hukuk düzeninin üstünlüğünü, insan haklarını  savunmak ve korumak görevi ile hukuk düzenine müzaheret etme görevi vardır. Çünkü yargı sistemi içerisinde yer alan yargının diğer iki ayağı konumları ve statüleri icabı ancak yürürlükteki kanunu uygulamakla yükümlüdürler. Herhangi bir hukuka aykırılık veya ihlal söz konusu olduğu zaman müesses nizama karşı muhalif ses çıkarmaları mümkün değildir. Hal böyle olunca baroların muhalif olma görevi de vardır. Barolar hem müzahirdir hem muhaliftir. Barolar hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunurken etnik aidiyeti, siyasi parti mensubiyeti gözetmeden ve öncelemeden müzaheret ve muhalefet görevini yapmalıdır. Hukuksuzluk, haksızlık, adaletsizlik kimden ve nereden gelirse gelsin ses vermelidir. Bu nedenle, haksız düzenleme ve tasarruflarından dolayı, barolar, müesses nizam ile sıkça karşı karşıya gelmektedirler. Nitekim “çoklu baro” düzenlemesinde ülkenin bütün baroları haklı olarak muhalif oldular ve direndiler. Fayda etmedi ama o da bizim ayıbımız değildir.

Yukarıda da ifade ettiğim gibi baroların Avukatlık mesleğinin onuruna, haysiyetine, dürüstlüğüne, mesleğin etik değerlerine, avukatlık kimliğinin saygınlığına müzaheret etme görevi vardır ki, maalesef baroların bu görevini pek yerine getirmedikleri kanaatindeyim. Baroların disiplin kurulları maalesef pek aktif değiller. Hele hatır gönül, ricanın etkin olduğu bölgemizde disiplin kurullarının yeterince ve olması gerektiği gibi işlemedikleri düşüncesindeyim. Bugün güvenilir meslekler anketi yapılırsa avukatlık mesleği, maalesef, en alt sıralarda yer alır. Avukatlık mesleği saygın ve onurlu bir meslektir. Avukatlık kimliği önemli bir kimliktir. Ancak ve maalesef toplumun algısı çok farklıdır. Bu algının müsebbibi ise avukatlık mesleğini, meslek onuruna ve haysiyetine yakışmayan bir şekilde icra edenlerdir. Cebinde avukatlık kimliği taşıyan ancak mesleğin ilkelerine ve etik değerlerine uymayanlara karşı barolar avukatlık mesleğinin onuruna müzaheret etmek görevini yerine getirmek zorundadır. Müvekkile dosyanın akıbeti hususunda vaatte bulunarak avukatlık mesleğini “umut tacirliğine” eşitleyenlere, avukatlığın görev ve yükümlülüklerini “hallederim” kelimesine hapsedenlere karşı barolar avukatlık mesleğinin saygınlığına müzaheret etmek görevini ihmal etmemelidirler. Kaba tabir ile simsarlar vasıtasıyla piyasadan dosya toplayan, ki bu Avukatlık kanunun 48. Maddesine aykırı olup cezası bir yıla kadar hapistir. Meslektaşının dosyasına göz diken, simsarlarına başka avukatın müvekkiline telefon açtıran “senin avukatın iyi değil benim tanıdığım çok iyi bir avukat var” cümlesi kurduran sözde “büyük avukatlara” karşı barolar avukatlık mesleğinin haysiyetine müzaheret etmek zorundadır. Bu listeyi daha da uzatabilirim.

Hiç kimse kusura bakmasın ve bana gönül koyup kızmasın. Maalesef bu bizim gerçeğimiz. Özel sohbetlerde sıkça dile getirdiğimiz ama hasır altına süpürdüğümüz bir gerçeğimizdir bu yazdıklarım. Elbette avukatlık mesleğini icra edenlerin kahir ekseriyeti bu mesleğin onuruna ve haysiyetine yakışır bir şekilde bu mesleği icra ediyor. Ancak bu bahsettiğim kesim de artık istisna sayılarını ve sınırlarını aşmış durumda. Ben bu mesleğe başlarken “arkamdan kimseyi konuşturup onuruma asla halel getirmeyeceğim, avukatlık mesleğinin saygınlığına ihanet etmeyeceğim.” demiştim. Ve şükürler olsun ki bu çizgide mesleğimi icra ettim bugüne kadar. Şunu da ifade edeyim bütün bunlara rağmen büromda bir başka meslektaşım aleyhinde kimseyi asla konuşturmadım ve büromda bir başka avukat aleyhinde konuşmaya tevessül edenleri bürodan kovmuşumdur. Ancak, meslektaşlar arasındaki özel sohbetlerde sıkça bahsedilen bu gerçekleri de bağırarak dile getirmek için bir Don Kişot lazımdı.

NETİCE-İ TALEP

Şanlıurfa Barosu, görünen konjonktürde dört başkan adayı ve dört liste ile seçime gidecektir. Dört listede de dostlarım ve arkadaşlarım var. Bila istisna dört listenin adaylarına başarılar dilerim. Kim seçilirse seçilsin, benim bir talebim var; lütfen disiplin kurulunu işletin. Hatır ricalara kulak asmadan avukatlık mesleğinin kimliğine karşı yükümlülüğünüz olan MÜZAHİR görevinizi yerine getirin.