Connect with us

GÖRÜŞ/RÖPORTAJ

Gelecek Partisi Kurucular Kurulu Üyesi Cuma İçtenle içten 1 söyleşi: Dolu dolu 1 röportaj oldu…

Published

on

Merhaba çalışmalarınız nasıl gidiyor? Teşkilatlanma çalışmalarınızı tamamladınız mı, hem il içinde, hem de ilçelerde gezme, halkla buluşma, konuşma fırsatı buldunuz? Halkı nasıl buldunuz? Halk mutlu mu? Mutsuz mu? Umutsuz mu?

GELECEK Partisini 12.12.2019 yılında 153 arkadaşımız ile birlikte kurarak çalışmalarımıza başladık ancak bu süreç içerisinde yaklaşık 4-5 ay ciddi aksamalar oldu. Bunun nedeni ise VİRÜS ile ilgili toplumsal mücadele ve bizim konuya olan hassasiyetimizdi. Bugün tarihi itibari ile yaklaşık 47 il kongremizi bitirerek yasal olan GENEL MERKEZ kongre hakkını kazanmış ve 1 Kasım 2020 tarihi itibari ile büyük kongremizi yapmış olacağız. Ayrıca 76 ilde il başkanı atanmış ve onlar da teşkilatlanmalarına hızla devem etmektedirler. Kasım başında yapacağımız kongremiz ile 2021 Nisan ayında yasal olarak seçimlere girme hakkını elde etmiş olacağız. Bu durum itibari 11 ay süresinde ülkenin virüs ile ilgili yaşadığı tüm olumsuz saha koşullarına rağmen hızlı bir şekilde teşkilatlanmış nadir siyasi partilerden biri olmuş oluyoruz.

Gittiğimiz tüm illerde iktidarın ve emrinde olan kurum ve kuruluşların baskılarına rağmen halkın teveccühünden çok memnun kaldık.

İlk partiyi kurduğumuzda bir çok insanımızın iktidardan korktuğuna şahit olduk, kurucularımızın cesur duruşları ve samimi, korkusuz çalışmaları ile bu korkuyu geçen yıla göre kırdığımızı düşünüyoruz. Özellikle sayın genel başkanımızın katılımı ile gittiğimiz DİYARBAKIR, KONYA, BATMAN, VAN ve İSTANBUL kongreleri mevcut iktidarın dahi yapamayacağı bir teveccüh ve katılım ile gerçekleşti.

İnsanlarımız çok heyecanlı ben bu heyecanı ve samimiyeti 2001 yılında görmüştüm ve şimdi de aynı havayı teneffüs ediyoruz.

Gittiğimiz her ilde insanlarımız iktidara öfkeli ve alternatif arayışları vardı.  Bizlere “iyi ki kurdunuz yıllarca ne yapacağımızı şaşırdık , bizleri bunların elinden kurtarın” diyorlar.

Özellikle DOĞU ve GÜNEYDOĞUDA teşkilatlanmamız ve halka inmemiz ülkenin batısına göre çok daha hızlı gerçekleşti bunun en önemli nedeni ise özellikle bölge halkının sayın genel başkanımız Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’na karşı olan teveccühtür. Genel başkanımız geçmiş görevlerinde bölgeye her fırsat bulduğunda gelmiş ve en zor zamanlarda onların yanında olmasına karşı ciddi bir teveccüh oluşmuştur.

Bize umutla bakan insanlarımızın sesi oluyoruz, kongreler kalabalık bir şekilde oldu. Simdi ise her il ve ilçe başkanlarımız sahada ve üye olmak isteyenler ile bire bir ilgilenmektedirler.

AKPARTI’den ayrılış sürecinden bahsedebilir misiniz? Siz AKPARTI için önemli 1 kişiydiniz. Neden ayrıldınız? Ayrılmanızı gerektiren ve kolaylaştıran etkenler nelerdi?

Şahsım AKPARTI’nin  İstanbul kurucularındanım, 2001 yılında sayın Cumhurbaşkanın Sarayburnu Sepetçiler kasrında benim davet edildiğim bir toplantı gerçekleşti. O toplantı ile erdemliler hareketi başlatılmış ve o gün bir akit yapılmıştı. O gün birbirilerimize verilen söz üzerine siyasi parti kurulmuş ve ülkeye hizmet edilmiştir. Bu süreç içerisinde şahsım ve binlerce insan, il ilçe başkanları ,STK’lar, milletvekilleri sayın Cumhurbaşkanını ve partisini desteklemiştir. Ancak 17-25 Aralık olayından sonra bir çok alana ilişkin sayın cumhurbaşkanının bakış açısı değişmiş ve hızla eski Türkiye yanlışlıklarına girilen bir süreç başlamıştır.

Özellikle cumhurbaşkanı olduktan sonra tanıdığımız bildiğimiz insan gitmiş sanki bambaşka biri gelmiştir. Duymak, görmek istemeyen, yanlışlarda ısrar eden bir yapı hızla oluşmaya başlamıştır.

Ben 2011- 2015 yılları arasında Diyarbakır milletvekilliği yaptım, Ak Parti genel merkez siyasi ve hukuki işlerden sorumlu başkan yardımcılığını beş yıl yürüttüm.  Mecliste İçişleri ve Savunma bakanlığı komisyonlarında 4 yıl görev aldım, 20’ye yakın ülkeye resmi temaslarda bulundum, mutfakta olan bir kardeşiniz olarak ülkenin bir çok sorun ve çözümünde yakın şahitlerinden oldum.

Ak Parti ve genel başkanı ilk kuruluşundaki itirazların tamamını kendisi yapmaya başladı, insan hak ve özgürlükler, liyakat, adalet, ekonomi, dış politika ötekileştirme vs. gibi her alanda ülkeyi eski Türkiye’ye götüren adımlar atmaya başladı.

Ülke bir aile tarafından yönetilmeye başlandı, tüm bu sorunlar 15 Temmuz darbesinde sonra kronik hale geldi ve düzeltilemez bir yol almaya başladılar. Ben gerek milletvekili iken gerek ise sonrasında tüm bu olumsuz adımlarda görüşlerimiz parti içerisinde dile getirmiş, bazı konularında parti dışına yansıtmış bir kardeşinizim.

Kimse bize o gün neden sustunuz diyemez

Buna ilişkin Google ve Youtube’dan eski videolara ve meclis konuşmalarıma bakabilirler. 2014 yılında tüm ulusal medyanın da işlediği FETÖ İLE MÜCADELEDE Dicle üniversitesi açıklamama isteyenler bakabilirler. Bugün FETÖ TERÖR ÖRGÜTÜ ile ilgili mücadeleye ilişkin nasıl bir yaklaşım gösteriyorsam ,2015 ve 2016 yılındaki TV programlarımda eleştirilerimin aynı olduğu görülecektir.

Kendi adıma 2018 yılı sonunda Ak parti ile bağımı kopardım, 2019 yılında şahsıma sayın cumhurbaşkanın imzası ile belediye başkanlığı tebliğ edilmesine rağmen gelen teklifi kabul etmedim. Çünkü AK PARTI kuruluş ilkelerinden çıkmış farklı bir yola girmiştir.

GELECEK Partisi genel başkanı seçilmiş başbakan olarak göre almış ve biz gibilerin sesi olarak SİYASİ ETİK YASA, İMAR YASASI, YOLSUZLUK YAPANLARIN YÜCE DİVANDA yargılanması noktasında bir duruş sergilemiş, emanetçi bir başbakan değil milletin ülkenin çıkarlarına hizmet eden bir görev yapmıştır bizde buna şahit olduk. Böyle bir başbakana yapılan tavır ülke için bir kayıp olmuştur. Süreç içerisinde tüm eleştirileri ve önerileri parti içinde yapmış sonrasında kamuoyu ile paylaşmış bir lider ile yeni bir yola çıktık. 19 Eylül 2019 yılında “BAŞKALDIRIYORUM VE AK PARTİDEN İSTİFA EDİYORUM” diyerek bir manifesto ile istifa etme gerekçemi kamuoyu ile paylaşarak ayrıldım ve GELECEK Partisini kurduk.

Hendeklerle başlayan süreçte örgüt ve siyaset Diyarbakır halkını son yıllarda çok yordu. Hoca’nın bu dönemde Başbakan olması tabii ki denklemin önemli bir parçası.  Halk, bu kadar yaşanmışlıktan sonra Hoca’nın “Kürt kardeşlerim” çağrısına nasıl tepki veriyor?

Genel başkanımızın Başbakan olarak görev yaptığı süreç içerisinde bölgeye en çok ziyarette bulunan ilk başbakan olduğu görülecektir. Hafta sonlarını DOĞU ve GÜNEYDOĞUDA geçiren sivil toplum kuruluşları ile sık sık bir araya gelen, çözüm sürecini devamını sağlayan bir başbakan ve kendi görev süreci çerisinde dokunulmazlıkların kalkmadığı, kayyımların atanmadığı millet iradesinin yok sayılmadığı bir süreç işletti.

Kendi görev süresi içerisinde tarihte ilk defa başbakanlık konutunda HDP siyasilerini ağırlayan, yine tarihte ilk defa başbakan sıfatı ile HDP genel merkezini ziyaret eden bir başbakanlık yaptı. Bölge haLkı onun bu süreç içerisinde samimiyetine hep inandı ve inanmaya da devam etmektedir.

Hendekleri bölgede kazan PKK ve buna sesiz kalan HDP… üzerlerine ise gitmeyen de Devletin FETÖ yapılanmasıydı. Hendekler bölgede en çok Kürtlere zarar vermiştir ve bu hendekler de  maalesef HDP tarafından sahiplenmiştir. Kürt meselesini AK PARTI içerisinde çözecek birkaç adamdan biri sayın genel başkanımızdır bunu HDP çok iyi bilmektedir. Ancak PKK terör örgütü ve FETÖ terör örgütü işbirliği içerisine girmiş ve birlikte iktidarı sıkıştırmak istemişlerdir.  Bu süreçte ulusal medyaya yansıyan açıklamalarım hala durmaktadır. Sayın genel başkanımız birkaç yıl daha Başbakanlık yapmış olsaydı KÜRT MESELESİ tamamen çözülmüş olacaktı. Bunu gören terör örgütleri bu işi provoke etmişler ve işbirliği içerisine girmişlerdir.

Hala siyasi aktörlerin içerisinde KÜRT meselesini çözmeye en yakın kişi Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’dur. Kurucusu olduğumuz partimiz Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa bir siyasi parti “ANA DİLİN EĞİTİMDE ÖĞRENİLMESİNE” ilişkin programına aldı bu daha önce kurulan hiçbir siyasi partinin programında yer almamıştır. Başbakanlık döneminde kayyum atamalarına karşı olan, dokunulmazlıkların kaldırılmasına karşı olan, bölgeyi en çok ziyaret eden, tüm aktörler ile görüşme içerisinde olan, parti programına ana dili alan özgürlüklerden yana olan birini Kürt’ler elbette bağrına basacaktır.


Diyarbakırlı seçmenin derdi ekonomi mi, özgürlükler mi?  Gelecek Partisi Kürt seçmene hangi argümanla gidiyor?

Diyarbekir halkının derdi, adaletin hukukun olduğu bir ülkedir. Adaletin hakim olduğu ülkelerde her sorun elbette çözüme kavuşur. Bölge tarım ile geçinmesine rağmen ülkenin tarım politikaları yüzünden çiftçilerimiz topraklarını artık ekmek dahi istememektedirler. İşsizlik oranının en yüksek olduğu bölge DOĞU ve GÜNEYDOĞUDUR. Genç işsizliğin en yüksek olduğu bölgedeyiz. İntihar vakaları cumhuriyet döneminin en yüksek oranındadır. Bizim diğer partilerden en önemli farkımız sadece eleştiren değil çözüm üreten ve bununda kamuoyu ile sık sık paylaşan bir siyasi partiyiz. Partimizin politika izleme kurulları her bakanlığı yakın takip etmekte eleştiri ve önerilerini yapmaktadır. Ayrıca bölgemizi ilgilendiren en önemli konu seçmen iradesinin AK PARTI iktidarınca askıya alınmasına ilişkindir.

AK PARTI seçimle alamadığı şehirlere kayyım atayarak ele geçirmektedir. Biz GELECEK partisi olarak kim olursa olsun yargı süreci kesinleşmeden hiç kimsenin siyaset yapmasının önü kapatılamaz ilkesindeyiz ve bununda parti programımıza açık olarak yazdık.

Yargı süreci tamamlandıktan sonrada seçilmiş bir belediye başkanı görevden alınacak ise onun yerine belediye meclisinden birileri seçilerek gelecektir böylelikle bizim iktidarımızda kayyım atamaları tarihe karışacaktır. Anadil herkese ANA SÜTÜ GİBİ HELALDİR. Herkesin kendi inancını dilini mezhebini rahatlıkla yaşayacağı anayasal güvence altına alınacaktır. Ülke yönetiminde temsiliyette adalet ilkesine dayanarak demografik yapıya uygun bir yönetim şekli oluşturulacak ve böylelikle sadece Doğuda değil Türkiye’nin her yerinde temsiliyetteki haklara her etnik köken sahip olacaktır. Gerek sanayileşmede gerek ise eğitimde ve bir çok alanda fırsat eşitliği sağlanacaktır.

Seçmen AKPARTİ’nin, Türkiye’yi 90lara geri götürme, bölgede baskıcı politikalarına nasıl tepki veriyor? Gelecek Partisi bu gidişata nasıl dur diyecek?  Gelecek Partisinin özgürlükçü politikalarının seçmende karşılık bulmasının önünde herhangi 1 engel var mı? (Örneğin Hoca’nın Başbakanlığında geçekleşen sur olayları, mesajlarınızın halka ulaşmasını zorlaştırıyor mu?)

Ak Parti eski Türkiye’den daha da geriye gidecek siyasi adımlar atmaktadır. Dağlar taşlara yeniden yazılar yazılmaya başlanmış, seçmen iradesi hapis altına alınmış konuşmak yasmak demokratik haklarını kullanmak artık suç olduğu bir zaman diliminde yaşar olduk. Bölge halkı hendekleri destekleyenlerin kimler olduğunu bu hendekler ile on binlerce mahalleliyi hapis ettiklerini, bunların sorumlusunun kim olduğunu çok iyi bilmektedir. Hendek sorunu HDP’nin yüzleşmesi gereken bir sorundur. HDP,  PKK ve KCK kıskacından kurtulamamıştır. PKK, HDP ve KCK ulusalcı Türk soluna mahkum olmuş durumdadır Kendilerinin Kürtler ile bir aidiyeti kalmamıştır,  halk bu yapıyı son 7 yıldır çok net görmektedir. Ben SUR milletvekilliği yaptım, tüm akrabalarım orda yaşamaktadır, ve sur halkı hendeklerden dolayı genel başkanımızı değil PKK ve HDP’yi sorumlu tutmaktadır.

Ak Parti eski Türkiye’den daha da geriye gidecek siyasi adımlar atmaktadır. Dağlar taşlara yeniden yazılar yazılmaya başlanmış, seçmen iradesi hapis altına alınmış konuşmak yasmak demokratik haklarını kullanmak artık suç olduğu bir zaman diliminde yaşar olduk.

Siyasal anlamda bizlere bu faturayı çıkaranlar ise iftiralar atmaya devam ederek bilgi kirliliği üzerinden algı yönetimi yapmaktadır. Bölgemizde bu sorunları çözmeye en yakın parti GELECEK Partisidir. Sayın genel başkanımızı,  Dış işleri bakanlığı döneminden bugüne kadar Kürt meselesine ve bölge sorunlarına ilişkin açıklamaları ve konuşmaları vardır.  Bu konuya ilişkin hiçbir yorum yapmayan ve susan siyasi anlayışların bölgede temsiliyeti olmayacaktır. Sur ilçesini yıkanlar on binlerce insanımızı göçe zorladılar, evlerini iktidar “sizlere yeni ev vereceğim” diye yıktı ve yeni yaptıkları evleri cebinde parası olmayan işi olmayan insanlarımıza 500-600 bin tl ye satmaya çalışmaktadırlar. Terörden mağdur olanlar birde TOKİ’den mağdur hale düşürüldüler. Binlerce insanımız hala evsiz barksız ve perişan halde yaşamlarını devletten hiçbir destek almandan sürdürmeye devam etmektedirler. Yıkılan tarihi evlerin yerine yapılan evler ise zenginlerin sofrasında meze haline dönüştürdüler.

Ahmet Hoca Diyarbakır’a geldi, Sizce Ahmet Hoca Kürtlere Kürtlerin duymak istediği bir mesaj verebildi mi? Ya da soruyu şöyle soralım, Diyarbakır Hoca’ya kuş mu?  Sonuçta Sur’da meydana gelen yıkım döneminde Hoca Başbakandı. Diyarbakırlı Hoca süreci daha barışçıl yollarla yönetebilirdi ama şiddet kullanmayı tercih etti mi diyor, yoksa, devlet yapması gerekeni yaptı mı diyor?

Genel başkanımız evi SUR da mağdur ölen her bir insanımıza mağduriyetini gidereceğine dair söz verdi evleri yıkılanlarda ücret alınmadan ev yapılacağını söyledi lakin ak parti iktidarı kendi başbakanın verdi sözü tutmadı ve binlerce ev mağdur oldu. Gerek SUR olaylarında gerek ise şimdi genel başkanımız SUR’a gelen ender siyasetçilerdendir. Sur halkı en son onu bağrına basmış ve müthiş bir sevgi gösterisinde bulunmuştur. Tek bir olumsuz davranış ve söylem olmamıştır bizler sur’da dolaşırken bölgenin vekilleri SUR’a dahi girememektedirler. Sur halkı genel başkanımızın ve partimizin sabırsızlıkla iktidara gelmesini beklemektedir. İktidar partisi sur ilçesinde teşkilatını bile kurmakta zorlanırken biz ilk kurduğumuz ilçe SUR oldu. Bu durum halkın bize olan teveccühün kanıtıdır.

Diyarbakır çok ilginç 1 yer, laik, çağdaş ve liberal Kürtler kendini HDD’de, radikalleştirilen dindarlar kendilerini Hüdapar da buluyor. Bu iki parti de, kimlik odaklı, kitle partileri ve spektrumum öteki uçlarında.  AKPARTİnin de hatırı sayılır 1 oy potansiyeli var. Gelecek kime gidecek,  kimi nasıl ikna edebilecek? Halka hangi argümanla gidecek, nasıl ikna edeceksiniz?

Diyarbekir halkı siyaseti yakından takip eden bir haktır. Ak parti benim girdiğim seçimlerde % 37 oy almış ve 6 milletvekili çıkartmıştı. 2015 seçimlerinde ise %13 oy almış ve 1 tane vekili  bile zor çıkartabilmişti. Sadece bu açıdan bakarsanız % 25 lik bir oy potansiyelinin HDP yE kaydığını görebilirsiniz. Halk Kürt meselesi noktasında çaresiz ve yeni bir parti arayışında aslında.  HDP’ninde kendisini tam olarak temsil etmediğini görmektedir. HDP nin güçlü olduğu zamanlarda Refah partisinin büyükşehir belediyesini aldığını da unutmamak gerekir. Peki Refah partisine oy veren kitle ne oldu da HDP’ye oy verdi ? veya geçmişte % 37 oyu AK PARTI nasıl aldı? Demek ki halk samimi gördüğü kim olursa olsun ona teveccüh göstermektedir. GELECEK PARTISI olarak bizler her kesime hitap ediyoruz, kimseyi şucu ve bucu diye ayırmıyoruz yapacaklarımızı anlatıyoruz ve bunlar çok kıymetli. Bizler ÖZGÜRLÜKÇÜ bir yaklaşım sergiliyoruz. Değerlerimizi kullanarak halktan oy alma gibi bir duruşumuz yok. Herkesin özelde düşüncesini önemsiyor ve bunların korunması gerektiğine inanıyoruz. Son beş yıldır elinde avucunda anlatabileceği bir şey kalmayan AK PARTI değerlerimizi kullanarak siyaset yapmaktadır ve bu durum da en çok bölge insanlarımızı rahatsız etmektedir. GELECEK PARTI ‘nin bölgede en çok teveccüh alacak bir parti olacağına eminim.

HDP önemli 1 halk desteğine sahip, HDP bu desteği bölgenin sorunlarına çözüm bulmak için etkili bir şekilde kullanabiliyor mu? Bu kadar halk desteğini HDP nasıl harcadı, harcıyor?  HDP Bölgede neyi başaramadı, başaramıyor?

HDP adına konuşmayı ve değerlendirmeyi çok etik görmem ancak bölgede siyaset yapan biri olarak şunu net söyleyebilirim HDP PKK ve KCK ile arasına mesafe koymadığı sürece halktan kopuk olacak ve halk destek vermeyecektir. 1990 li yıllarda ve 2000  li yıllarda kayyımlar atanmış olsaydı ciddi anlamda halk tarafından tepkiler koyulurdu, şimdi tepki koyulmamasının en büyük nedeni halkın HDP’nin samimi olmadığına inanmasıdır. Yukarıda dediğim gibi bilge siyasetçilerin değil TÜRK SOLUNUN YÖNETTİĞİ siyasi bir partinin Kürt’ler nezdinde eskisi gibi bir teveccüh görmeyeceği kanaatindeyim.

HDP bu kadar temsil gücüne rağmen, bölge sorunlarına çözüm bulmakta zorlanıyor, peki bu sorun HDP’nin politikalarında mı, yoksa devletin HDP üzerindeki baskıda mı aramak lazım? Örneğin Selçuk Mızraklı Hoca donanımı ve kapasitesi olan bir Başkandı. Hükümet başarılı olmasından korktuğu için mi Belediyeye kayyum atadı?

HDP ideolojik yaklaşım göstermekte, terör ile arasına mesafe koymamakta ve Türk solu tarafından yönetilmektedir. Süreç içerisinde hizmet eden belediyeler oluşturamadılar belediyeler yolsuzluklara ve teröre bulaştı buda HDP’ye pirim veren halkın artık kolay kolay pirim vermeyeceğine inanıyorum. Ayrıca süreç içerisinde şehirlerde ve kırsalda barış ve huzur sağlandığında hayatlarında nelerin değiştiğini gören bir halk var, artık kolay kolay şehirlerin savaş alanına dönüştüğü politikalara asla izin vermeyecektir bu anlamda halkın kendini en yakın gördüğü siyasal oluşum GELECEK partisi olacaktır. Partimizin kadroları bölgenin saygın insanlarıdır.

Sizin parti olarak bu çıkmazı açmak için hangi çözümleri sunuyorsunuz? Halkı bu çözümlere inandırmak için ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?

Bizim bir çıkmazımız yok. Biz yeni bir siyasi partiyiz ve Ak partinin yada bir başka siyasi partinin devamı değiliz. Şahsımın veya genel başkanımızın bazı arkadaşlarımızın ak partide siyaset yapmış olmaları bizi o parti ile ilişkilendirmez. Parti kurucu irademinsin % 70 i ilk defa siyaset yapan insanlardır Türkiye’deki teşkilatlarımızın yapısı incelendiğinde yine aynı oranda ilk defa siyaset yapan insanlar olduğu görülecektir. Genel anlamda % 15 Ak partiden % 15 diğer siyasi partilerden gelen bir kadroya sahibiz. Türkiye’ye yeni şeyler söylüyoruz, projelerimizi anlatıyoruz, kadro hareketiyiz, bir ekibiz ve ortak akıl ile yol almaktayız. Genel Başkanımız 4 dil bilmekte ve Ekonomi Profesörü, Dış işleri Bakanlığı,  Genel Başkanlık ve Başbakanlık yapmış donanımlı biridir ve bu tecrübenin ülkemize ciddi katkı sağlayacağı inancındayız. Genel merkez kongresinden sonra teşkilat içi eğitimlerimiz ile birlikte her ilde halka inecek ve milletimiz ile iktidara doğru yürüyüş halinde olacağız. Ak partinin ülkeyi yönetemediğine ve eş dost ahbap çavuş ilişikleri ile yönettiğine şahit olmaktayız. Cumhuriyet kurulduğu günden bugüne en büyük ekonomik krizi yaşamaktayız adalet hukuk ayaklar altında dış politikada itibar sıfır ve biz kadrolarımız ile birlikte tüm bu sorunları çözmeye hazırız erken seçim talebimizi diri tutmaya çalışıyoruz.

Gelecek Partisi gençlere ne vaat ediyor?

Su an ülkemizde her yıl 500 bin gencimiz parasızlıktan dolayı okuyamıyor, ayrıca AK PARTI iktidarı tarafından 280 bin gencimiz icraya verildi, 5 milyon gencimiz bu borcu ödeyemiyor. Biz Gelecek Partisi olarak ana okulundan, Üniversiteye kadar her vatandaşımızın eğitim hakkını anayasal bir hak olarak görmekteyiz ve ücretsiz eğitim sistemi kuracağız. İhtiyacı olan öğrencilerimize gerek öğrenim kredisini, gerekse KYK yurtlarında kalmalarını sağlayacak, ödenek ayıracak ve bu ödenekleri işe girdikten sonra ödemesine imkan sağlayacağız.

Gençlikle ilgili bakışımızı su şekilde ifade edebiliriz.

Sorgulayan, analiz eden, araştıran, ilime önem veren, sanatı, kültürü ve sporu yaşam biçimi gören değerlerini sindirmiş sorunlarını çözebilen kendini bir birey olarak önemseyen çevresine ve doğaya duyarlı bir Genç GELECEK bakışına sahibiz.

 Anayasanın 58. Maddesi ; “Devlet, istiklâl ve Cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerin müspet ilmin ışığında, Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda ve Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaç edinen görüşlere karşı yetişme ve gelişmelerini sağlayıcı tedbirleri alır. Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır.” Maddesine sadık kalarak Gelecek bir nesil yetiştirme arzusundayız.

Bu anlamda mevcut yasalarımız 18 yaş altı çocukların korunduğu, 18 yaş üstünün de yetişkin görüldüğü düşünülerek bizler 18-25 yaş arası farklı yaklaşımlar ile gençlerimizi hayata atılmalarında projelerimiz ve yaklaşımlarımız ile onların yanında olmaktır.

Gençlik koruma kanunu önerisi; Sosyal hizmetlere, koruyucu ve önleyici düzenlemelere ağırlık veren bir “GENÇLİK KANUNUNA” acil ihtiyaç vardır. Türkiye’de gençleri sosyal risklerden koruma ve önlemeye yönelik mekanizmalara gereken önem verilmemektedir. İhmal, istismar ve suça sürüklenme gibi olgular ortaya çıktıktan sonra müdahale etmeye yönelik bir yaklaşım mevcuttur.  Koruma sistemine egemen olan bu anlayış sorunların kök salmasına neden olmaktadır.

Çocuklarımız ve gençlerimizi için güvenli ve doğru olan hukuki düzenlemeler; Cezalandırmadan evvel korumayı öne alan düzenlemelerdir. Ülkemizde ise 2005 yılında yürürlüğe giren Çocuk Koruma Kanunu her ne kadar koruyucu ve önleyici tedbirler içerse de esasen bir cezalandırma kanunudur. Kanunda soruşturma ve kovuşturmaya yönelik çocuk ve gençlerin yararına düzenlemeler bulunmaktadır. Ancak koruma ve önleme tedbirleri (sosyal hizmetler) eksik ve yetersizdir.

Adı “koruma” olan kanunun içeriği “cezalandırma” odaklı olup adı ile içeriği dahi uyumsuzdur.  

• Mağduriyet oluşmadan riski tespit eden

• Gencin ihtiyaç duyduğu hizmete ulaşabilmesini sağlayan

• Koruyucu ve önleyici müdahaleler içeren

Cezalandırma amaçlı olmayan bir Gençlik Koruma Kanunu; tüm sivil katmanların, üniversitelerin, diğer siyasi partilerin görüş ve önerileri doğrultusunda toplumsal mutabakat öngörüsü ile çıkarılacaktır.

Teşekkür ederiZ.