Murat Aydeniz
Türkiye’de okulların hangi koşullarda açılacağı sorusu pek çoğumuzu doğrudan ya da dolaylı olarak ilgilendiriyor. Pandeminin mevcut eşitsizlikleri eğitim alanında da derinleştirdiği tespitinden hareketle, okulların açılmasının, ya da açılmamasının yaratacağı risk ve fırsatları hem kamu sağlığı hem eşitsizlik açısından değerlendirmek tabi ki yükümlülüğümüzdür. Ancak COVID-19 Pandemisinin dünyadaki yıkıcı etkisi göz önüne alındığında böyle bir kriz zamanında çocukların ve gençlerin eğitim ihtiyaçlarına cevap vermek büyük önem taşımaktadır.
Burada kamu ve özel eğitim kuruluşlarında, eğitim yönetiminin çeşitli kademelerinde yer alan eğitimden sorumlu yöneticileri küresel olarak eğitim fırsatlarını önemli ölçüde aksatacak bir krize karşı cevap olabilecek; uyarlanabilir, tutarlı, etkili ve eşit bir eğitim geliştirmek için çalışmalar son sürat yapılmalıdır.
Şüphesiz ki, COVID-19 Pandemisi her şeyden önce bir halk sağlığı meselesidir ve etkisini hafifletmek, eğitimin aksamasını gerektirmemektedir. Ülkemizde uzaktan eğitim dijital altyapısı gelişmiş illerde bile zor yapılırken Şanlıurfa merkezde ve taşralarında ne düzeyde olacağını siz tahmin edin.
Okullarda hijyen ,maske ve mesafe kurallarına dikkat edilerek yüzyüze eğitime bir an önce başlanması kaçınılmazdır. Aksi taktirde tamiratı zor tahribatlarla başbaşa kalabiliriz.
Ayrıca öğrenciler arasındaki eğitim farklılıkları veliler tarafından doğrudan evde veya özel olarak eğitim fırsatları sağlanarak desteklenmelerinden kaynaklanan farklılık ile farklı okul türlerinin uzaktan öğrenimi destekleme kapasitelerindeki farklılıklar, öğrencilerin bağımsız ve online öğrenme esnekliği, motivasyon ve becerileri arasındaki farklılıklar mevcut olanak boşluklarını daha da kötü hale getirebilecektir.
Buna ek olarak, okul sistemleri arasındaki gerekli durumlarda, etkili eğitim tasarlama ve uygulama kapasitelerindeki farklılıklar yetki alanlarındaki fırsat boşluklarını arttıracaktır. Sonuç olarak eğitimde planlı ve etkili adımlar atılmazsa, COVID-19 pandemisi büyük olasılıkla bir neslin dünya çapındaki en büyük eğitim hizmeti aksamasına neden olacaktır. Bu aksama, bireylerin bilişsel ve zihinsel gelişimlerini olumsuz etkileyecektir.
Bu nedenle eğitimden sorumlu yöneticilerin pandeminin eğitim üzerindeki etkisini azaltacak stratejiler geliştirmek ve uygulamak için sürekli alternatif adımlar atmaları şarttır.
Bu bağlamda bölgesel olarak eğitimdeki farklılıklar en üst düzeye çıkmaktadır. Özellikle taşra ve internet altyapısı zayıf bölgelerde öğrencilerin derslerden kopması, odaklanma sorunu yaşaması onlar için en büyük talihsizliktir.
Ekonomik koşulları iyi olan velilerin çoğunun özel derslerle açıklarını kapatırken diğer yandan bu imkana sahip olmayan öğrencilerin geride kalması uçurumu daha da büyütecektir. Şunu iyi biliyoruz ki pandemi en az 2-3 yıl daha varlığını sürdürecektir. O zaman pandemi ile yaşamayı öğrenmeli ve gerekli tedbirleri alarak her yerde yüzyüze eğitimi başlatmalıyız. Eğitimdeki bölgesel uçurumların oluşmaması için eğitim herkesin hakkıdır teorisi ile gerek taşra gerekse metropollerde , okullarda eğitimin yüzyüze yapılması kaçınılmazdır.
Cümlelerimi Milli Eğitim Bakanımız Sayın Ziya Selçuk’un şu ifadeleri ile bitirmek istiyorum. “Okulları birlikte açacağız derken samimiyiz, sizleri bu sorumluluğa ortak olmaya çağırıyoruz. Sizsiz başaramayız. Lütfen maske takın, mesafenizi koruyun ki okulları açıp işimizi yapabilelim, çocuklar okullarına kavuşsun. Çocuklarımız ve öğretmenlerimiz adına rica ediyorum.” Sözleriyle, ebeveynleri sorumlu davranmaya davet ediyor.
Özetle;
içerisinde bulunduğumuz coğrafyanın olumsuz koşullara sahip bölgelerindeki çocukların egitim haklarının alınmaması, çocuklarımız arasında sosyoekonomik faktörler nedeniyle farklılaşmaların olmaması, öğrencilerimizin okullarından,sıralarından ve eğitimlerinden uzak kalarak bilişsel ve duyuşsal gelişimlerinin ve eğitimlerinin aksamaması için tüm idarecileri, yetkilileri ve velilerimizi elele verip yüzyüze eğitim için uygun koşulları sağlamaya ve alternetif çözümler üretmeye davet ediyoruz.