Connect with us

Eğitim

Haber Global’e konuk olan Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk gündeme ilişkin soruları yanıtladı…

Published

on

Bakan Selçuk’un konuşmalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

YüzYüze Eğitim Nasıl Olacak?

Pazartesi-Salı günü sınıfın yarısı, Perşembe-Cuma sınıfın öteki yarısı gelecek. Öğretmen, öğrenci ve velilerin özelliklerine bakarak belirleniyor. Katiyen ‘şu gün gelemez, bugün olamaz’ diye bir şey söz konusu değil. Okul yöneticilerimizin esnek davranmasını istiyoruz, Türkiye’nin her yerinde aynı kural işlemez. Velilerimiz ‘Ben Pazartesi-Salı günü geliyordum ama Perşembe-Cuma gelmek istiyorum’ derse tabii ki gelebilir. Evde kronik hasta var göndermek istemiyorum derse tabii ki göndermeyebilir.

Küresel düzeyde bir problemle karşı karşıyayız. Her bir bireyin hayatında belirli değişiklikler oluyor. Yaşanması zor bir süreç. Elbette herkesin bir söyleyeceği var. Bu mesele çok temelde tıbbi olarak, pedagojik olarak ciddi bilimsel çerçeve gerektiriyor. Bu mesele bana göre, sana göre meselesi değil. Kanıta ve verilere dayalı olarak. Geçtiğimiz Pazar günü eğitim müşavirleriyle toplantımız oldu. Tekrar tekrar hangi ülke neler yapıyor diye baktığımızda, özellikle kıta Avrupası’nın tümünün açtığını hatta 10-12 yaş altında maske olmadığını ve tam zamanlı açtığını görüyoruz. Küresel gidişatla ülkemizdeki gidişatı iki eksen olarak düşünüp bilimsel kararlar vermek durumundayız.

Salgın bitse bile uzaktan öğretim bitmeyecek

‘Neden Avrupa açıyor da, siz açmıyorsunuz’ deniliyor ya da ‘Hiç açmayın’ deniliyor. Hiç açmayan Avrupa’da yok, ABD’de eyalet bazında var. Afrika’da birkaç ülke var. Bildiğimiz ilk 30 sıraya bakın, bunların yüzde 90’ı açmış vaziyette. DSÖ ne diyor, bilim insanları neler diyor? Biz biraz daha kontrollü gitmeye karar verdik. Elbette açacağız, yüz yüze eğitim tabii ki daha önemli ama bu uzaktan öğretimi yok saymak anlamına gelmiyor. Salgın bittiğinde uzaktan öğretim bitmeyecek. Türkiye salgının seyrinin günlük olarak gidişatına bağlı olarak Bilim Kurulu ve Sağlık Bakanlığı ile psikolojik, pedagojik bağlamını düşünerek aldığımız kararlardır bunlar.

Şu an Türkiye ya da İngiltere ve Almanya’nın durumu için baktığınızda, sayın Merkel’in açıklaması var, ekonomi ve eğitim dedi. Diğer ülkelere bakıyoruz, hepsi aynı şeyi söylüyor. Kayıp öğrenmek kaybı, kayıp sosyalleşme, iletişim, topluma aidiyet hissetme kaybı. Bunu bir an önce başlatıp, koşullar uygun olduğunda okullarda yüz yüze eğitime geçmek lazım. Dünyada koşullar ne olursa olsun bizim ödevimiz şu; biz bunun tedbirini alıyor muyuz, ne kadar alıyoruz? Bu bir mecburiyet ve bunu yapmak durumundayız. Dikkatli olmanın, tedbirinin neden kritik olduğunu hep söylüyorum. O yüzden de sürekli olarak Sağlık Bakanımız her akşam söylüyor. Biz hemen her gün söylüyoruz.

Biz haftada iki gün açtığımız için. İlk iki gün sınıfın yarısı, daha sonraki iki gün sınıfın diğer yarısı geliyor. O gün senaryo dediğimiz bugün gerçek oldu. Çocuklarımızın bu suretle daha kontrollü şekilde okula geliş gidişlerini, okul yöneticileri, öğretmenler, sayın velilerimiz açısından daha anlaşılabilir, denetlenebilir süreç yapılandırmaya çalışıyoruz. Çocuklar neyi nasıl yapmaları gerektiği konusunda bilinçli oluyorlar, öğretmenlerimiz bazı şeyleri öğreniyorlar.

Evde Kronik Hastası Olanlar. Çocuklarını göndermek zorunda değil

Pazartesi-Salı günü sınıfın yarısı, Perşembe-Cuma sınıfın öteki yarısı gelecek. Öğretmen, öğrenci ve velilerin özelliklerine bakarak belirleniyor. Katiyyen ‘şu gün gelemez, bugün olamaz’ diye bir şey söz konusu değil. Okul yöneticilerimizin esnek davranmasını istiyoruz, Türkiye’nin her yerinde aynı kural işlemez. Velilerimiz ‘Ben Pazartesi-Salı günü geliyordum ama Perşembe-Cuma gelmek istiyorum’ derse tabii ki gelebilir. Evde kronik hasta var göndermek istemiyorum derse tabii ki göndermeyebilir.

Velilerin Yüzde 76sı, Yüz Yüze Eğitim İstiyor

Okullar açılmadan önce araştırmalar yapıldı. Üç araştırmada ‘çocuklarımızı göndeririz’ diyenlerin oranı yüzde 30’lardaydı ama şu anda yüzde 75’i geçti. Biz her gün dijital yoklama yapıyoruz. Okul öncesinde 5-6 puan daha düşük. Bu rakam şunu söylüyor, biz velilerimize bize güvenin, buyurun okullarımıza gelin, video konferansta görüşelim, neyi nasıl yapacağız. Sizin için videolar yaptık. Bunları aylar boyunca söyleye söyleye bu inancı, güveni oluşturmaya çalışıyoruz. Eskiler derler ya ‘itikad imandan önce gelir’. Önce bana inanacak.

Öğretmenlerimiz, öğrencilerimiz maske takıyor. Habersiz videolar izledik, bilimsel amaçlı çalışmalar yapıldı. İlkokul birinci sınıf çocukları, okul öncesi çocuklar inanılmaz dikkatliler. Ben şunu beklerdim, silgisini versin, kalemini paylaşsın. Hiçbir şey yapmıyorlar, yaptıklarında birbirlerini uyarıyorlar.

Çocuklar farklı zamanlarda tenefüse gidecekler

İki günde toplam yarımşar saatlik beş dersimiz var. Onar dakika teneffüsümüz var. Teneffüsler farklı zamanlarda. Çocukların hepsinin dışarı çıkmasını önlemiş oluyoruz. EBA televizyonundaki içeriklerle okuldaki içerikleri birleştirdik. Çünkü bizim için aslolan televizyon. Aynı yayın günde üç kez tekrar ediyor. Diyelim ki lisede iki kardeş var, biri izledi diğeri izleyemedi. Tekrar veriyoruz. Televizyondaki içerik bizim için okuldaki sorumluluk açısından yeterli. Bütün bunlar zenginleştirme çalışmaları. Esas mecra televizyon.

Başta çok endişelendik. Teneffüs saatlerini ayırarak kontrol ettik. Velilerimiz çok duyarlı. Biz dedik ki ‘lütfen sınıflara girmeyin’ Yeni çocuğun velisi sınıfa girmeyecek, böyle bir şey yok! Ama emin olun bunu sağladık. Çocuklarımızın bir kısmı teneffüslerde sınıfta kalmayı tercih ediyor, bir kısmı dışarı çıkıyor. Nöbetçi öğretmenlerle sürekli kontrol ediliyor. Çocukların hissiyatı gerçekten çok güçlü. Çocuklar kurallara çok güzel uyuyorlar. Çıkmak istemeyenlere ‘niye çıkmak istemiyorsun’ diye soruluyorlar, bazen ifade etmiyorlar ‘çünkü’ deyip duraklıyorlar. Sanırım ailede konuşulan, televizyonda duyulan bazı şeyler var onun için dikkatli ve kontrollüler.