Connect with us

YAZARLAR

Pandemi’nin gölgesinde Türkiye Gençliği

Published

on

Sabri YAĞIZ


Avrupa’nın en genç nüfusuna sahip Türkiye’de, Cumhurbaşkanlığı hükümet
sistemiyle birlikte, etkisi ve yetkisi kalmayan TBMM’nde sadece 8 tane genç milletvekili
bulunmaktadır. Bu rakam meclis aritmetiğinin % 1,36’sına tekabül etmektedir.
Yine Cumhurbaşkanlığı kabinesine baktığımızda, en genç Bakan’ının 40 yaşında
olduğu görülecektir. Bu kapsamda Gençlik ve Spor Bakanı’nın da, 46 yaşında olduğunu
birlikte değerlendirdiğimizde, mevcut Kabine’nin Gençliği temsil kabiliyeti’nin olmadığı
görülmektedir.
2020 yılı TÜİK verilerine göre, Türkiye’de toplam nüfusun %15,4’ü gençlerden
oluşmasına rağmen, yukarıda arz edildiği üzere gerek TBMM’de gerekse Kabinede Gençlik
anlamında temsilde adalet ilkesine riayet edilmediği açıkça görülmektedir.
Aynı şekilde Gençliğin temsil kabiliyetini, Gaziantep yerelinde sorguladığımızda,
nüfusu’nun neredeyse yarıya yakını gençlerden oluşan, dört üniversiteye ev sahipliği yapan ve
yaklaşık 50.000 civarında üniversite öğrencisi’nin ikamet ettiği Gazi ilimizde de durum
yukarıda arz edilenden pek farklı değildir. Gaziantep Kent Konseyi bünyesinde bir Gençlik
Meclisi bulunmasına rağmen, yerelde alınan kararlarda etkili olduğu pek söylenemez. Zaten
Belediye Başkanlarımızın yaş ortalamasına baktığımızda, elli yaşın altında bir belediye
reisiyle karşılaşmak pek mümkün değildir. Dolayısıyla Gaziantep özelinde de Gençliğin yerel
yönetimlerde temsil adaletinin bulunmadığı açıkça görülmektedir.
Hâlbuki Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK,
ülkenin geleceğini gençlere emanet etmek suretiyle Gençliğe hitabesinde şu mısralara yer
vermiştir; “Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini,
ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.”
Kurucusu’nun Gençliğe emanet ettiği ülke, maalesef yaşlı politikacıların, güç ve yetki
sarhoşu liderlerin çok uzun sürelerce işgal ettiği bir sahneye dönüşmüş durumdadır.
Yaşlı politikacıların, siyasetçilerin bu akıl almaz koltuk tutkusu, vizyon sahibi
gençlerin yönetim ve idare anlamında, kendilerini gerçekleştirebilecekleri imkanları
ellerinden almaktadır.
Gençlerin ülke yönetiminde söz sahibi olması, fikirlerini özgürce dile getirmesi ve
bugünün Dünyasında rol alabilmesi için, yaşlı siyasetçilerinizin artık erken yaşta emekliye
ayrılmaları elzemdir.
Bugüne kadar yaşanan bütün Dünya savaşları ve bölgesel savaşların kararını, otuz yaş
altında olan Gençler vermemiştir. Dikkatle ve özenle tahlil edilirse, yaşanan bütün savaş
kararları, hep o sözde tecrübe sahibi siyaset adamlarının kararları ile alınmış olup, muhtelif
cephelerde vefat eden maalesef hep Gençler olmuştur.
Gençler hep edilgen, hep kararı verilen, hayatı dizayn edilen, geleceği bekleyen ama
hiçbir zaman sırası kendisine tevdi edilmeyen, kontrol edilen bir kitle olarak görülmüştür.

Gençlik sadece 23 Nisan’da ve 19 Mayıs’ta hatırlanan, temsili olarak bugünlerde
kendisine söz hakkı adeta bir lütufmuş gibi bahşedilen, birer gelecek havarilerinden öteye
geçememiştir. Oysa Gençlik ülke’nin sadece yarınları değil aynı zamanda bugünüdür.
“21 yaşındasın, Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın” söylemleriyle Gençliğe
ilham verenler, Gençliğe hiçbir zaman tam yetki vermemiş, göstermelik ve sinsi stratejilerle
Gençliğin (ve bugünlerde Z kuşağı’nın) oy gücünü elde etmeyi amaçlamıştır. Gençliğin
gönlüne, kalbine, sorunlarına, oy kaygısı olmadan, samimi ve dürüst bir şekilde
yaklaşmayan hiç bir siyasi parti, gençliğin oyunu elde etmesi söz konusu değildir. Beylik
cümlelerle gençliğe gaz vermek ve gençliği sahte vaatlerle arkasına almak, bilgi ve dijital
dönüşüm çağında mümkün değildir.
Gençlik her dönemde bir birine kırdırılmış, şucu, bucu, ötekici söylemleriyle birbirine
düşman ilan edilmiş, hep korkuyla kontrol edilmiştir.

İşte böyle bir ahval üzere olan Gençlik’ten büyük beklentiler içinde olmak, Gençliği
eleştirmek, yaşanan olumsuz tablo’dan yakınmak, vicdan sahibi bir bireyin kabul edebileceği
bir tutum değildir.
19 Mayıs Atatürk’ü anma, Gençlik ve Spor Bayramını kutladığımız bugünde, vicdan
ve tecrübe sahibi bireylerin nasıl bir gençlik yetiştirdiğinin muhasebesini yapması gerekir.
Gençliğe nasıl bir Dünya bırakıldığının düşünülmesi gerekir. Gençliğin bu denli yalnızlaştığı
bir dönemde, tecrübe sahibi, yaşlı, kıdemli ve gençlere kıyasla sözde her şeyi çok iyi bilen
kişilerin, öz eleştiri yaparak gençliğin mevcut durumu üzerine düşünmeleri gerekmektedir.
Avrupa’nın en genç nüfusa sahip Türkiye’de maalesef bir Gençlik Parlamentosu
bulunmamaktadır. Gençlerin bugünün sorunlarına çözüm üretebilecekleri, fikirlerini
korkusuzca ve özgürce ifade edebileceği bir Gençlik Meclisi, mevcut “yaşlılar meclisinden”
daha etkin olacağını düşünüyorum. Benzer uygulamalar Avrupa’da bulunmaktadır.
Evet, Fatih Sultan Mehmet’ler, Selahaddin-i Eyyubi’ler, Mustafa Kemal’ler
torpille, nepotizmle, hileyle, hurdayla bir yere gelmediler. Büyükleri tarafından dikkatle,
özenle, ilmik ilmik dokunarak yetiştirildiler ve bir yere geldiler. Bu insanlar kolay yetişmedi,
yetiştirilmedi. Her bir başarının arkasında mutlaka uykusuz geceler ve sürekli bir çalışma
azmi yatmaktadır. Zaten “bir bireyi sabahın beşinde uyandıracak manevi bir hedefi yoksa ve
aynı bireyi sabahın yedisinde uyandıracak bir maddi hedefi yoksa o kişi, modern kölelik
sistemine üye olma yolunda ilerliyordur” demektir.
Herkes Fatih’in Istanbulu fethini bilir, ancak hiç kimse Fatih’in babası olan II.
Murad’ın oğlunu nasıl bir eğitim sürecinden geçirdiğini, nasıl yetiştirdiği bilmez. Babası’nın
Fatih’e 1453’ten önce tam yetki verildiğini bilmez. Fatih’in 12 yaşında tahta çıktığını bilmez.
Herkes Selahaddin-i Eyyübi’nin Kuddüs’ü fethini bilir, ancak amcası Şirkuh tarafından nasıl
bir eğitime tabi tutulduğunu, yetiştirildiğini görmez. Mustafa Kemal’in modern Türkiye
Cumhuriyetini kurduğunu herkes bilir, ancak Atatürk’ü yetiştiren Harbiye’yi, Kara Harp
Okulu’nu, bu kurumlardaki askeri eğitimi, disiplini kimse görmek istemez.

Özetle, Vizyon sahibi bir Gence yetki ve imkân verildiğinde, nelerin başarılacağını
görmek birçok tarihi tecrübeyle sabit bir konudur. Bu gerekçeyle, Ne ekersen onu biçersin
Atasözünden hareketle, nasıl bir genç profili hasat etmek istiyorsak, görmek istiyorsak, o
şekilde bir genç yetiştirmemiz gerektiğinin önemine vurgu yapmak gerekir. Bu vesileyle,
vizyon sahibi tüm Gençlerin 19 Mayıs Atatürk’ü anma, Gençlik ve Spor Bayramını kutluyor,
saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Sabri YAĞIZ – @sabriygz – [email protected]