Connect with us

YAZARLAR

Eğitim ve sistem…

Published

on

Av. Kemal AKALTUN

“Eğitim sistemimizin iki eksiği var: 1.Eğitim 2.Sistem” demiş Nurettin Topçu.

Türkiye’de eğitim üzerine yazılabilecek binlerce sayfalık sorunları bu cümleyle özetlemiş aslında.

Son yıllarda sürekli değişen bir eğitim sistemi var.

Pandemi koşullarında ise gelecek planlamasının olmamasının sonuçlarını hep beraber görmekteyiz. Tüm dünyayı hazırlıksız yakalayan Covid-19 virüsü, ülkemizde var olan eğitim sorunlarını daha da derinleştirmekte, kanayan yarayı daha da beter hale getirmektedir.

Öğrenciler, yap-boz tahtası değildir. Uzaktan eğitime geçiş olmuşsa da, toplumun gerçekleri göz ardı edilmiştir. Yeterli internet alt yapısının olmaması, her öğrencinin teknolojik donanıma sahip olmaması fırsat eşitsizliğini daha da belirgin hale getirmiştir. Maddi durumu iyi olmayan aileler, EBA’ya erişimde yaşanan güçlükler, çalışmak zorunda olup ders kontrolü yapamayan ebeveynler, çok çocuklu aile gerçeği vb… Toplumdaki bu gerçeklikle yüzleşip, toplumun eğitim anlamındaki tüm ihtiyaçların bir an önce karşılanması gerekmektedir. Ancak o zaman toplumsal bir kalkınmadan ve eğitimde adaletten bahsedebiliriz.

Pandemi koşulları bir yana,  en büyük eğitim sorunlarından bir tanesi de; nitelikli eğitime erişim güçlüğüdür.

Bildiğiniz üzere Türkiye’de kendine özgü bir eğitim modeli uygulanmıyor. Birçok ülkeden kopya çekerek ilerletmeye çalışıyoruz. Bu durum da birçok sorunu beraberinde getiriyor. Eğitim siyaset üstü bir kurumdur. Siyasilerin insafına bırakılmayacak kadar önemli bir konudur. Topluma uygun, bilimsel, modern ve dijital çağa uygun bir model geliştirilmeli ve toplumun tüm kesimlerini kapsamalıdır.

Okul öncesi eğitimden üniversite eğitimine kadar kendine özgü ve birçok beceriyi de içinde barındıran bir eğitim modeli uygulanmalıdır. Üniversite bu eğitimin son halkası niteliğinde görülmektedir. Ama baktığımız zaman bir şekilde üniversiteden mezun olan kişiler, sadece diploma sahibi bireyler haline gelmişlerdir.

İstihdam sorunu başlı başına bir sorun elbette fakat bahsettiğimiz konu daha çok nitelik bakımından; kendini gerçekleştirmemiş, toplumsal duyarlılığa sahip olmayan, bilgi-beceri-donanım eksikliği olan, emek göstermeden ekmek sahibi olmak isteyen bireylerin büyük bir kitle halinde varlıkları. Hukuk diploması var ama hukukçu olamamış, Mühendislik diploması var ama mühendis olamamış diploma sahibi niteliksiz üniversite mezunları…

Tez zamanda bu gerçekliği görüp donanımlı bireyler yetiştirmeliyiz.

Topluma değer katan, gelişime açık, sorgulayan, modern çağa ayak uydurmuş, dijital etkinliğe sahip bireyler yetiştirmek zorundayız. Günlük hayatımızda yaşadığımız birçok sorunun ana kaynağı eğitimdir. Bunun farkına vardığımız gün değişim ve dönüşüm başlar.

Eğitimi bir an önce dönüştürmek elzemdir. Bunu yaparken sadece çocuklarımızın eğitiminden bahsetmiyorum. Eş zamanlı olarak ebeveyn eğitimi de verilmelidir. Kaybedecek zamanımız yok. Herkesin elini taşın altına koyması ve bu değişim ve dönüşümü hızlandırması için elinden gelen çabayı göstermesi gerekmektedir. Muasır medeniyetler seviyesine ulaşmaktan bahsedeceksek önce onlara yetişmemiz ve ardından onları geçmek için gereken adımları atmamız gerekmektedir. Ancak o zaman beyin göçünü durdurmuş ve tersine göçü başlatmış oluruz.

Yeditepe Üniversitesi ve MAK danışmanlık iş birliği ile gerçekleştirilen ankette gençlerin yüzde 64’ü başka ülke vatandaşlığı verildiği zaman  “Evet terk eder giderim” cevabını verirken, sadece yüzde 14’ü “Ülkemde kalırım.” Cevabını vermiştir. Bu anket bile birçok şeyin özeti. Bir an evvel toparlanıp ayağa kalkmamız ve koşmamız gerekmektedir. Gençler geleceğimiz diyoruz fakat aynı zamanda bugünümüz. Geleceğimize ve bugünümüze sahip çıkmanın yolu onlara iyi bir eğitim vererek güzel bir gelecek planlaması yapmak olacaktır.

Soran olmuştur neden bu konulara değiniyorsun diye.  Fakir Baykurt’un sözüyle cevaplayayım:

“Çalıştığım ve dolaştığım köylerde eli kalem tutan tek insandım. İnsanları tanıdıkça, sorunlarını, sıkıntılarını öğrendikçe, ben yazmasam kim yazar diye düşünürdüm.”