Serhat Gerger
Şöyle bir cümle duymuşsunuzdur !
“Urfa ensar bir kenttir” …
İnanmayın bu sözlere,
düşünsenize henüz kendi vatandaşı mülteci gibi yaşarken nasıl ensar kenti olunuyor .
Bugün Şanlıurfa bir büyükşehir ise malesef bunun tek nedeni nüfusudur.
Başka da hiçbir şekilde bir açıklaması yoktur .
Etrafınızdakilerle sohbet ettiğinizde herkesin anlattığı gibi bu şehirde devletten beklenen en temel hizmet olan sağlık-eğitim-güvenlik üçlüsünün bile olmadığını duyarsınız.
Kaldı ki konforlu yollar, parklar, sosyal donatıların varlığına hak getire…
Şanlıurfa’da sosyal donatı nedir diye yöneticilere sorduğunuzda size direkt taziye evi diyeceklerdir.
Çok kişiye sormuş ve bu cevabı çok fazla kişiden almış biri olarak , zamanla değişecektir diye Umut etmiştim ama görüyorum ki hala Yerel yönetimlerin Şanlıurfa’ya kattığı en büyük özellik yeri göğü taziye evleri ile doldurmak olmuştur…
Mesela Türkiye’de neredeyse tüm büyükşehirlerdeki eski stadyum yerleri millet bahçelerine çevrilirken Urfa’da yıkılan stadyum yerine Avm yapıldı.
Acı olanı da bu oluşumu savunan Şanlıurfalı gazeteciler, stk başkanları, belediye başkanları vardı.
Hatta ve hatta bu kişiler Avm’nin alt katının otopark olmasından dolayı, zor günlerde buranın sığınak olarak kullanılabileceğinden ve bu müthiş hizmetten dolayı Şanlıurfa halkının minnettar olduğundan söz etmişlerdi.
Ne ilginçtir ki bizde bu dönemde herseye rağmen alınan bu kararın gerçekleşeceğine inanmış ve yine hüsrana uğramıştık …
Yıllardır bitirilemeyen yollar, işsiz umutsuz gençler, 3 kuruş için çoluk çocuk kamyon kasalarında can veren tarım işçileri, devletten yardım alan 300bin aile ve daha sayfalarca yazabileceğimiz dert varken, üstüne bir de kontrolsüz, çaresiz Suriyeliler eklendi.
Onların çaresizliği bizim korkularımız oldu, çocuklar, kadınlar yalnız gezmez oldu,
Lütfen bir akşam Bahçelievlere inin de orda rahatça nasıl yürünemez görün, parklarda bali çeken gençleri daha yakından izleyin.
Şehir, bugün itibariyle tam kontrolünü kaybetmiş izlenimi veriyor bizlere …. uçurumdan aşağı yuvarlanan bir kamyon gibi hissetmiyor musunuz siz de ?
Dost meclislerinde kiminle konuşursanız bu şehirden gitme planlarını duyabilirsiniz.
Bir de şehrin idarecilerinin söyledikleri var , izleyince , dinleyince , şaşkınlıkla kala kaldığımız ibareler…“fıstık bizim, kebap bizim, lahmacuna soğan koyulur. Halfetiyi kaptırmayız” gibi basit, sığ, suni gündemle meşguller.”
Toparlayacak olursak şehrin her noktası çürümüş her sorunu kangren olma noktasına gelmişken, iyi bişeyler veya geleceğe umutla bakmamızı sağlayacak en ufak ışık gördüğümüzde dört elle sarılmak istiyoruz memleketimize…
Şehri terketmek, sorunlara sırtını dönmek veya gücün yanında olmak için yanlışı alkışlamanın Urfa’mıza hiçbir katkısı olmayacağına inanıyorum.
Günü kurtarmak adına kazanç ve prestij için şark kurnazlığına kendini kaptıranlar şunu bilmeliki;
Bu düzene alışmamızı bekleyenler, inanın ki alışmayacağız…
çünkü alışmak kabul etmektir, olanı biteni görmezden gelişinizi kabul etmeyeceğiz.
Sabırla , sükunetle , zorlayarak , yanlışa yanlış diyerek ses çıkaracağız…