Published
4 years agoon
By
urfagundem63Ronayı Paydaş
Şanlıurfa ile Gaziantepi karşılaştırdığımızda insanın aklına Gaziantep’te olup, Şanlıurfa’da olmayan ne var? sorusu geliyor. Urfa’nın eksiklikleri saymakla bitmez ama gelişmek için potansiyeli de bitmez. Bu eksiklikleri, Vizyonsuzluk, Turizm, Ulaşım, Markalaşma, Sermayesine Sahip çıkma, Ekonomi, Mevsimlik işçiler ve son olarak Eğitim olarak sıralayabiliriz.
Öncelikle Urfa’da gelecek ile ilgili bir planımız var mı ? Bu planımız nedir ve nasıl hayata geçireceğiz? Bunları başardığımızda özel de Urfa genel de Ülkemize ve küresel anlamda dünyaya katkımız ne olacak? En önemlisi de bu soruların muhattabı kim?
Vizyon sahibi olmak demek sadece plan yapmak değil, yaptığı planı hayata geçirebilmektir. Vizyon sahibi olmadan Urfa’mızı hiçbir alanda belli bir noktaya taşıyamayız. Yani günü kurtarmaktan çok geleceği kurtarmaya bakmalıyız. Hemen hemen herkesi yapacağımız eylemlerle üretime katılmaya teşvik etmeli ve elimizdeki planlarımızı hayata geçirebilmeliyiz. Hayata geçirebileceğimiz planlarımızda onlarca başlık var. Mesela Turizm;
Dünyada yaşayan herkesin görmesi gereken ve Arkeolog Cladıus Schmit’in keşfederek dünyaya, ülkemize ve özellikle şehrimize çok büyük bir miras bıraktığı Göbeklitepe, Balıklıgöl, Harran, Eyüp’ün Sabri Eyyupnebi, Viranşehir, sessiz şehir Halfeti, Takoran vadisi ve Karacadağ’ıyla Siverek için birçok yerli ve yabancı turisti çekebilecek planlar yapmalı ve hayata geçirebilmeliyiz. Turizm müthiş bir kazanç kapısı olduğundan bunun için yatırımlar ve teşvikler yapılmalıdır. En acil olan eylem planı da gelen turistleri güzel 1 şekilde konaklatacak otellerin yapılmasıdır. Öyle bir organizasyon yapılmalı ki gelen turistler Urfa da ve ilçelerinde en az 4 günlerini dolu dolu, sıkılmadan, eğlenerek geçirebilmeli. Turistlere bu tür bir tecrübe yaşatacak yatırımların önünü açmalıyız.Bunun için de ulaşım sorunu çözülmeli, Uluslararası alana ve ülkemizdeki diğer büyük şehirlere uçak seferleri açılarak Urfa’ya daha fazla yolcu taşıyabilmenin yollarını açmalıyız. Sadece İstanbul ve Ankara’ya yapılan uçak seferleri ile bu iş yürümüyor. Ayrıca ulaşım sorununu çözdüğümüzde elde ettiğimiz ürünlerimizi dışarıya da ulaştırma imkanımız olacaktır.
Urfa’nın bereketli topraklarında yetiştirilen pamuk, mısır, arpa, buğday, mercimek, Karacadağ pirinci, fıstık ve son zamanlarda badem üretiminden elde edilen ürünleri değerlendirecek yeni fikirler geliştirilmeli ve bölgeyi buraya çekmeliyiz, bu iki önemli faktör turizm ve tarım bizi başka bir sorunumuza da itiyor o da Markalaşma;
En büyük eksikliklerimizden biri de bir türlü markalaşamayışımız ve bu sebepten kaynaklı kendi öz ürünlerimizi ucuza dışarıya satıyor, paketlenmiş halde pahalı bir şekilde geri satın alıyoruz.
Yukarıda da değindiğim konuları markalaştırınca ister istemez bölgeyi kendimize çekebileceğiz. Mesela Fıstığımız Antep’ten ve çığ köftemiz Adıyaman’dan alınıp hakkettiği yeri bulacak, Urfa’ya ait olduğunu herkes öğrenecek. Bu nedenle hızlı bir şekilde sanayileşme sürecine girmeli ve üretime geçmeliyiz, aksi taktir de Urfa’ya ait ve yazı dizisinde sıraladığımız Urfa’ya ait her şey çevre illerce ele geçirilmiş olacak. Bunun önüne de ancak markalaşma ile geçebiliriz. Ürünlerimizi marka haline getirip pazarlamasını öğreneceğiz ve kaldırdığımız ürün ve verilen emek karşılığı hakkettiği fiyatı bulabilecektir. Bu planlamayı turizm açısından da hayata geçirip turizmde de markalaşmamız şarttır. Bu arada Paramıza (Sermayemize) Sahip çıkmalıyız;
Urfa’mızın parasını nasıl Urfa’da tutabileceğimizin hesabı iyi yapılmalı ve ona göre adım atmalıyız. Çünkü Urfa’nın parası Urfa’da kalmıyor.
İstihdam için yabancı sermayeyi ( Urfalı olmayan her türlü sermaye yabancı sermayedir. ) buraya çektik. Yabancı sermaye Urfa’miza ait parayı maalesef çekiyor ve yeni yeni iş sahaları ile yeni istihdamlar yaratılamıyor. O yüzden Urfa’nın parası Urfa da kalmalı ki Urfalı yeni istihdamlar yaratıp daha fazla büyüyebilsin. Bunu da ev sahibi olarak biz Urfalılar yapmalıyız ve hemşerilerimize hep birlikte geleceğimizi kurtarmaya yönelik adımlar attırmalıyız.
Urfalılar olarak öncelikle kolay para kazandığımızı sandığımız arsa ve inşaat yatırımından, bankaya yatırdığınız faizden sıyrılıp üretime geçmeli ve bu şekilde geleceği kurtarmalıyız. Ayrıca dışarıya açılan iş insanlarımıza Urfa’miza yatırım yapmaları konusunda destek, moral vermeli ve daima iletişim halinde olmalıyız.
Biz zaten bunları gerçekleştirip hayata geçirdiğimiz zaman Urfa’ya hızlı tren de gelir, başka büyük yatırımlar da gelir.
Yani kısaca Menemen ve lahmacun içine katılan soğanla vakit kaybetmeyecek, gelişen ve büyüyen teknolojiye ayak uydurup kendimizi yenileyerek ileriye doğru emin adımlar atmalıyız. Hal böyle olunca da iş ister istemez her şey ekonomiye dayanıyor. Aslında her şey bir zincirin halkası gibi birbirine bağlıdır.
Birçok zenginliğe sahip Urfa kendini pazarlamada ve tanıtmada öne çıkmadığı için bir türlü elindeki zenginliği üretime geçiremiyor ve hep dışarıya bağımlı kalmak zorunda kalıyor. Kendisi üretken bir şehir olmadığı için nüfusunun belli bir çoğunluğu dışarıya çalışmaya gitmek zorunda kalıyor ve biz bunlara da mevsimlik işçiler diyoruz. Mevsimlik işçiler;
Bu bizim kanayan yaramız. Canlarımızı başka şehirlerde çalışmaya gönderiyoruz ve ne şartlar da çalıştıklarını bazen de ırkçılıkla karşılaştıklarını ya da trafik canavarına kurban verdiğimizi unutmayalım. Giden canlar bizden gidiyor ve veballeri hepimizin üzerindedir. Şehrimizi ekonomik olarak kalkındırabilirsek ve bilime dayalı üretimi fazlalaştırabilirsek bu önümüze birçok fırsat getirecektir.
Üretimden kaynaklı olarak istihdam artacak ve bu istihdam sayesinde biraz daha refaha kavuşacak olan hemşerilerim dışarıya mevsimlik işçi göndermek zorunda kalmayacak, mevsimlik işçi ismi verilen canlarımız evlerinde oturacak ve artık trafik kazalarında can vermek zorunda kalmayacaklar. Ayrıca bu refah sayesinde geleceğimiz olan çocuklarımız daha güzel bir eğitim alabilecek. Yani geçim derdi olmayan bizler çocuklarımıza en güzel eğitimi almaları için elimizden geleni yapacağız ve çocuklarımız aldıkları bu eğitimle, memleketine, ülkesine ve milletine sahip çıkacak, Urfa’da bilinçli bir toplum yetişecek.
Bu hayalin gerçekleştirmesi, herkesin elini taşın altına koyarak işe başlamasıyla mümkün olabilir. Peki, siz elinizi taşın altına koymaya var mısınız?