Connect with us

Dünya Siyaseti

Ermenistan-Azerbaycan: Çatışmalar neden şimdi başladı?

Published

on

Erivan’ın fırsatçı işgali

Sovyet döneminde Dağlık Karabağ Azerbaycan’a bağlı, Ermenilerin çoğunluğu oluşturduğu otonom bölgeydi. 1987’de Aliyev’in Gorbaçov tarafından Politbüro’dan çıkarılmasıyla, Karabağ Ermenileri Bakü’nün elinin zayıfladığını düşünerek bölgeyi Ermenistan ile birleştirmek için harekete geçti. Kısa sürede alevlenen çatışmalar, Azerbaycan ve Ermenistan’a sıçradı, savaşa dönüştü. Ermeni ordusu sadece Karabağ’ı değil, Karabağ’ın etrafında yer alan ve Azerilerin yaşadığı toprakları da işgal etti. İçinde 150 bin kişinin yaşadığı Karabağ sorunu nedeniyle Birleşmiş Milletler rakamlarına göre 870 bin Azeri, 300 bin Ermeni yaşadıkları bölgeden sürüldü. 1994’te ateşkes imzalandığında Ermeni tarafı Karabağ’la birlikte, Karabağ’ın iki katı kadar bir bölgeyi de işgal etmişti. Bu toprakların tamamı Eskişehir’in yüzölçümü kadar. Azerbaycan’ın %14,5’unu kontrol eden Ermenistan savaşta umduğundan da fazlasını elde etmişti. 1994 sonrasındaki barış görüşmelerinde Erivan elinde tuttuğu Azerbaycan topraklarına güvenerek el yükseltti. Azerbaycan, Karabağ’ı ve Karabağ ile Ermenistan arasında kalan bölgeyi verecek, karşılığında kalan topraklarını alacaktı. Buna karşılık Bakü yönetimi Karabağ’ın kendi egemenliğinde kalması şartıyla, Karabağ Ermenilerine geniş siyasi otonomi vermeyi kabul ediyordu.

Çatışmalar neden şimdi başladı?

Her ne kadar çatışmaları kimin başlattığı henüz tam olarak açıklık kazanmasa da, ABD’nin seçimlerle meşgul olduğu şu günlerde Bakü’nün işgal edilmiş topraklarını kurtarmaya yönelik bir askeri hamle yapmış olması muhtemel. Ağustos ayında Azerbaycan Savunma Bakanı Zakir Hasanov Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Ankara’da yüz yüze görüştü. Bu görüşmede Temmuz ayında Ermenistan ve Azerbaycan arasında yaşanan çatışmalara ve buna nasıl karşılık verileceğine de değilmiş olmalı.
Konu Kafkasya olunca, odak noktasından ayırmamamız gereken ülke Rusya. Moskova’nın Ermenistan’daki askeri ve ekonomik ağırlığı tartışılmaz seviyede. Kremlin önce Gürcistan, ardından Ukrayna ve Belarus’ta yaşanan iktidar mücadelelerinde Batı’nın desteklediği aday ve hareketleri kendi çıkarları için tehlikeli olarak değerlendirdi. Buna benzer bir gelişmenin Ermenistan’da yaşanabileceğine yönelik ihtimaller 2018’de Paşinyan’ın iktidara gelişiyle arttı. Paşinyan’ın açmazı hem Karabağ’da sertlik yanlısı ve radikal bir tutum takınması, hem de ülkeyi Rusya’nın yörüngesinden Batıya doğru çekmek istemesi. Rus askerine evet, ama Rusya’nın ağırlığına hayır gibi çelişkili bir pozisyonu var.

Erivan’ın işgali kalıcılaştırma adımları

Erivan geçtiğimiz yıl Karabağ’ın güneyinde yer alan işgal ettiği Azerbaycan topraklarını inşa edeceği karayoluyla Ermenistan’a bağlayacağını duyurdu. Bu bölgeye Suriye iç savaşından (ve şimdi Lübnan’dan) kaçan Ermenilerin yerleştirildiği basına yansıdı. Paşinyan Karabağ’ın merkezi idaresinin Hankenti’nden (Stepanakert), Azeriler için manevi ve milli değeri bulunan Şuşa’ya nakledilmesini destekliyor. Son çatışmaların, Karabağ meclisinin Şuşa’ya taşınması kararının alınmasının hemen ardından başladığını da vurgulamak gerek. Tüm bu adımlar Erivan’ın taviz vermez tutumunu sürdüreceğinin işaretleriydi.
Bakü’nün işgal altındaki topraklarının kurtarılması için uluslararası konjonktürü uygun görerek harekete geçtiği varsayılırsa, bu adımı atmadan önce Moskova’dan en azından sarı ışık almış olduğu düşünülebilir. Ermenistan içinde Batıyla yakın ilişkileri destekleyen kesimlerin ve onların desteğini alan Paşinyan’ın hırpalanması, Moskova için olumlu bir gelişme sayılabilir mi? Bu sorunun cevabını verebilmek için sahada çatışmaların ne yönde seyredeceğini beklememiz gerekiyor. Rusya devlet başkanı Vladimir Putin “çatışmalar Ermenistan topraklarında yapılmıyor” açıklamasıyla şimdilik duruma müdahale etmeyip, izlemekle yetineceğinin işaretini verdi.

Bundan sonra ne olabilir?

Karabağ’da üç seçenekten bahsedebiliriz: 1) Azerbaycan sınırlı bir toprak kazanımı elde ettikten sonra durur. Aliyev bunu bir zafer olarak tanımlar, Ermenistan bu uyarıyı alır ve Rusya ile yakın ilişkilerinin içerde sorgulanmasına set çeker. 2) Azerbaycan işgal edilmiş topraklarının bir kısmını kurtarır ve çatışmalar durur. Ermenistan’da böyle bir gelişme sonrasında iktidar devrilir. Pazarlık masasında Bakü’nün eli güçlenir. 3) Azerbaycan Karabağ ve işgal edilmiş toprakların tamamını alır. Kafkasya’da tüm denge değişir. Bunun gerçekleşmesi en zor seçenek olduğunu vurgulamak gerekir.
Tüm bu seçenekler Azerbaycan’ın bölgesel çapta tüm dengeleri gözeten bir siyaset ve dış politika uyguladığını gösteriyor. İktidar mücadeleleriyle uğraşan Ermenistan’ın tersine, Aliyev içerdeki tüm muhalefeti bastırarak ülkeyi ve dış politikasını otoriter şekilde yönetiyor. Yine Erivan’dan farklı olarak Bakü, Rusya ile yakın ama dengeli ilişkiler kurdu. Türkiye ile ilişkilerini hayaller üzerine değil, çıkarları üzerine bina ediyor. İsrail ile yakın ilişkiler kurarken İran’ı tamamen dışlamamaya özen gösteriyor. Küçük bir ülkenin, çıkarlarına aykırı olarak gördüğü statükoyu değiştirmek için dengeler üzerinden kurduğu bu strateji başarılı olacak mı? Bunu zaman gösterecek. Aliyev’in “30 yıl daha bekleyecek vaktimiz yok” demeci, yıllardır sonuç alınamayan müzakerelerin Bakü’nün elini zayıflattığına ve Ermenistan işgalin kalıcılaştırdığına yönelik bir tepki olarak görülebilir.
Erivan ise imkân ve olanaklarının çok ötesinde hedefler peşinde koşarken, büyük bir güce siyasi, iktisadi ve güvenlik anlamında tam anlamıyla bağımlı hale gelen bir aktör. Dış politikada bir ülkenin içinde bulunabileceği en güç durumlardan biri bu olsa gerek.

Bu Haber YetkinReport’dan derlendi. Yazının original halini okumak için linke uğrayın: https://yetkinreport.com/2020/10/09/farkli-bir-karabag-hikayesi-ermenistanin-yanlis-hesabi/